Plant Biodiversity Governance in Turkey
Özet
Biodiversity is an indispensable source to meet the basic needs of human being, notably food and nutrition. Turkish people traditionally depend on biodiversity and developed many traditions and customs associated with biodiversity. Therefore, its management and conservation is of particular importance for Turkey. Biodiversity is diminishing due to several reasons most of which are human-induced activities. Agricultural areas are shrinking, soil and water resources are rapidly being polluted. In view of the ongoing population growth, it's inevitable to encounter with more serious environmental problems in the near future. The concept of governance is relatively new for Turkey. It is possible to speak of management rather than governance. Due to strong centralisation in issue of conservation and management of biodiversity, state alone played the major role ignoring the participation of stakeholders. Rio conventions can be considered as the starting point for the governance practices. Following the ratification of the Rio conventions, governance concept began to take place and implemented in biodiversity related plans, programs and practices. Despite the implementation of many environmental protection programs in accordance with this understanding, local public segments at large that have traditionally been excluded from governing the sources seem to be sceptical to the new approach. On the other hand non-governmental organizations are playing more active roles today for public awareness activities and participatory resource management. For proper governance of biological sources, support of research activities concerning sustainable use of biodiversity at all levels, together with proper and effective environmental planning are needed. Biyoçeşitlilik, özellikle de gıda ve beslenme gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmasında insanoğlunun vazgeçemeyeceği bir kaynaktır. Türkler geleneksel olarak biyoçeşitliliğe bağımlı olup, bununla bağlantılı çok sayıda gelenek ve görenekler geliştirmiştir. Bu nedenle biyoçeşitliliğin yönetimi ve korunması Türkiye için özel bir önem arz etmektedir. Biyoçeşitlilik çoğu insan kaynaklı nedenlerden dolayı giderek azalmaktadır. Tarım yapılan alanlar daralmakta, toprak ve su kaynakları hızla kirletilmektedir. Nüfus artışı dikkate alındığında yakın gelecekte daha ciddi çevre sorunlarıyla karşılaşılması kaçınılmazdır. Yönetişim kavramı Türkiye için oldukça yenidir. Türkiye’de yönetişimden daha çok yönetimden söz etmek daha doğru olur. Biyoçeşitliliğin muhafaza ve yönetimi üzerinde mevcut olan merkeziyetçi yaklaşım nedeniyle devlet, paydaşların katılımını göz ardı ederek tek başına temel rolü oynamaktadır. Rio sözleşmeleri bu bakımdan yönetişim anlayışı için başlangıç noktası olarak kabul edilebilir. Rio sözleşmelerinin onaylanmasının ardından biyoçeşitlilikle ilişkili konularda hazırlanan plan, program ve uygulamalarda yönetişim kavramı dikkate alınmaya başlanmıştır. Birçok çevre koruma programlarının bu anlayışa uygun bir şekilde hazırlanmasına karşın, uzun yıllar boyunca geleneksel bir şekilde doğal kaynakların yönetiminden dışlanmış olan kamu kesimi, yönetişim kavramına hâlâ kuşkulu bir gözle bakmaktadır. Diğer yandan sivil toplum örgütleri günümüzde toplumsal farkındalık yaratma ve katılımcı kaynak yönetimi konularında daha aktif rol oynamaktadır. Biyoçeşitliliğin uygun bir şekilde yönetişimi için, biyoçeşitliliğin sürdürülebilir kullanımına yönelik araştırma çalışmalarının her düzeyde desteklenmesi yanında uygun ve etkin bir çevre planlamasına gerek vardır.
Kaynak
Türk Tarım ve Doğa Bilimleri DergisiCilt
4Sayı
1Bağlantı
https://app.trdizin.gov.tr/makale/TWprek9UWXpNdz09https://hdl.handle.net/20.500.12513/1067