Teorik ve ampirik kanıtlarla Türkiye'de savunma harcamaları - ekonomik büyüme ilişkisi / Defense expenditures - economic growth relationship in Turkey with theoretical and empirical evidence
Dosyalar
Tarih
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Erişim Hakkı
Özet
Soğuk Savaşın bitmesi ardından 11 Eylül terörist saldırıları dünyanın birçok bölgesinde başta etnik, dini ve milliyetçi çatışmalar yaşanmasına neden olmuştur. Türkiye’nin jeopolitik ve jeostratejik konumu, zengin enerji kaynaklara sahip olması, Ortadoğu’ya yakın olması ve doğu-batı arasında köprü vazifesi görmesi nedeniyle tarih boyunca küresel güçlerin ilgi odağında olmuştur. Bu bağlamda Türkiye, iç ve dış tehdit, terör saldırılarından doğrudan veya dolaylı olarak etkilenmektedir. Türkiye, terör saldırıları karşısında devletin bağımsızlığı ve bütünlüğü korumak için mili gelirden önemli bir payı savunma harcamalarına ayırmaktadır. Milli gelirden savunma harcamaları için bir pay ayrılması ekonomi üzerinde farklı etkilere neden olmaktadır. Savunma harcamaları ile ekonomik büyüme arasındaki ilişki birçok araştırmacının dikkatini çekmiş olup, konuya çeşitli tekniklerle yaklaşan önemli sayıda çalışma bulunmaktadır. Ancak savunma harcamaların ekonomik büyümeyi, verimliliği ve diğer makroekonomik göstergeleri tetikleyip tetiklemediği konusunda bilim adamları arasında bir fikir birliği yoktur. Bu çalışmanın amacı, 1990-2021 yılları arasında Türkiye’de savunma harcamalarının ekonomik büyüme üzerindeki olası etkilerini Barro’nun (1990) modelini kullanarak incelemektir. Araştırmada değişkenler arasındaki eşbütünleşme ilişkisini test etmek için gecikmesi dağıtılmış otoregresif (ARDL) ve BayerHanck (2013) yöntemleri kullanılmıştır. Ardından ARDL ve dinamik sıradan en küçük kareler (DOLS) modeline dayalı uzun dönem katsayı tahmini yapılmıştır. Çalışma sonucunda savunma harcamalarının büyüme üzerinde negatif yönde etkili olduğu tespit edilmiştir. Nüfus, beşerî sermaye ve brüt sabit sermaye yatırımları ile büyüme arasında ise pozitif bir ilişki bulunmuştur. Sonuç olarak, Türkiye’de 1990-2021 dönemleri arasında Askerî Keynesyen yaklaşımının yerine Neo-Klasik yaklaşımının geçerli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.