Kinolon Dırençli Acinetobacter Baumannii İzolatlarında Plazmit Aracılı Kinolon Direnç Genlerinin Araştırılması
Dosyalar
Tarih
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Erişim Hakkı
Özet
Antibiyotikler, hastane veya toplum kaynaklı enfeksiyonların tedavisinde sıklıkla kullanılan ilaçlardır. Antibiyotiklerin yaygın ve akılcı olmayan kullanımına bağlı olarak meydana gelen direnç, günümüzde özellikle nazokomiyal enfeksiyonlarda morbidite ve mortalitenin artmasına neden olmaktadır. Acinetobacter baumannii (A. baumannii) ülkemizde ve dünyada birçok antibiyotiğe hızlı direnç geliştirmesi dolayısıyla en önemli nazokomiyal etkenlerden biridir. Bu çalışmada, Kırşehir Eğitim-Araştırma Hastanesi Tıbbi Mikrobiyoloji labaratuvarında çeşitli klinik izolatlardan izole edilen ve Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Tıbbi Mikrobiyoloji Laboratuvarı kültür koleksiyonunda stoklanan kinolonlara dirençli A. baumannii izolatlarında plazmit aracılı kinolon direnç genlerinin varlığı araştırıldı. İzolatların tamamı siprofloksasin, gentamisin, levofloksasin, gentamisin, amikasine dirençli iken kolistin duyarlı olarak tespit edildi. Çalışmada, A. baumannii izolatlarında plazmid aracılığı ile aktarılabilen kinolon (qnrA, qnrB, qnrC, qnrD, qnrS, qepA, oqxA, oqxB) ve aminoglikozid (aac(6′)-Ib) direnç genleri konvansiyonel PCR yöntemiyle incelendi. Kinolon ve aminoglikozid dirençli A. baumannii İzolatlarının 24 (%82,8)’ünde qnrB, 3 (%10,3)’ünde qnrS, 16 (%55,2)’sında oqxA, 3 (%10,3)’ünde oqxB ve 15 (%51,7)’inde aac(6′)-Ib geni tespit edilirken, plazmid aracılı diğer (qnrA, qnrC, qnrD ve qepA) genlerinin hiçbiri belirlenmedi. PCR sonrası yapılan konjugasyon deneyinde qnrB genine sahip bir xi izolatın konjugatif plazmide sahip olduğu saptandı. Sonuç olarak yapılan bu çalışmada, izolatların büyük çoğunluğunun (%97), incelenen plazmid aracılı direnç genlerinden en az biri bakımından pozitif bulunması ve bir izolatta qnrB geninin konjugatif bir plazmid üzerinde bulunduğu saptanmıştır. Bu durumun, plazmid aracılı kinolon direncinin, nazokomiyal etkenlerde potansiyel olarak kinolon direncinde artışa neden olabileceği ve dolayısıyla daha fazla örneklem ile yeni çalışmaların yapılması gerektiği düşünülmektedir.